Neler yeni

Welcome to Cidar - Hak Yolunda... Hak üzere...

Forumumuza hoş geldiniz, burada birçok faydalı içerik ve aktif bir topluluk sizi bekliyor, ancak tüm özelliklerden yararlanabilmek ve paylaşımlara katılabilmek için kayıt olmanız gerekmektedir.

Talak Suresi Tefsiri

Admin

Yönetici
Katılım
19 Şub 2025
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
16
1- يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ “Ey Peygamber!”

إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ “Kadınları boşadığınızda onları iddetleri içinde boşayın.”

Ayette nida Hz. Peygambere, hitap ise hüküm itibarıyla umumadır. Çünkü O, ümmetinin önderidir, O’na olan nida, onlara yapılmış gibidir.

Veya şöyle de denilebilir: Kelâm Hz. Peygambere yönelik olmakla beraber, hüküm bütün ümmetini içine alır.

Ayetteki “boşadığınızda” ifadesi, “boşamak istediğinizde” manasınadır.

وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ “Ve iddeti de sayın.”

Bu, üç kur şeklindedir.[1>

وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ “Rabbiniz Allah’tan korkun.”

İddeti uzatmada ve kadınlara zarar vermede, sizi terbiye eden Allahtan korkun.

لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ “Onları evlerinden çıkarmayın.”

İddetleri bitinceye kadar onları meskenlerinden çıkarmayın.

وَلَا يَخْرُجْنَ “Ve kendileri de çıkmasınlar.”

Onlar kendileri de çıkmasınlar. Ama karı-koca bu hususta aralarında anlaşırlarsa, kadın bu süreyi kocasının evi dışında da bekleyebilir.

Onları evlerinden çıkarmayın ve kendileri de çıkmasınlar” ifadesi, onların iddet müddetince kocalarının evinde durma hakları olduğuna delâlet eder.

إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ “Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali müstesna.”

Bu, “çıkarmayın” hükmünden bir istisnadır. Böyle bir hâl, -serkeşlikte olduğu gibi- onların evde kalma haklarını ortadan kaldırır.

Veya mana şöyle olabilir:

Ancak zina ederse, o zaman had cezasının uygulanması için evden çıkarılır.

Ayetteki istisna “Kendileri de çıkmasınlar” hükmünden bir istisna da olabilir.

Bu durumda,

-Nehiyde mübalağa ifade eder

-Ve onların çıkmasının apaçık bir hayasızlık olduğuna delâlet eder.

وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır.”

İşte bu bahsi geçen hükümler, Allahın koyduğu sınırlardır.

وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ “Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz nefsine zulmetmiş olur.”Her kim Allahın koyduğu sınırları aşsa, kendini cezaya maruz bırakmakla nefsine zulmetmiş olur.

لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا “Bilemezsin, olur ki Allah bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.”

Bilemezsin…” ifadesi,

-Nefse,

-Hz. Peygambere,

-Veya hanımını boşamak isteyen kimseye bakabilir.

Ayette “olur ki…” ile ifade edilen durum, kişinin boşamak istediği hanımına rağbetidir.[2>



2- فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ “Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun.”Onlar iddetlerinin sonuna yaklaştıklarında ya güzel bir muaşeret ve uygun bir infakla onlara dönün.

أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ “Yahut güzellikle onlardan ayrılın.”

Veya haklarını vererek ve zarar vermekten kaçınarak güzellikle ayrılın, iddeti biterken kendileriyle beraber olup iddet müddetini uzatmak gibi hâllerden kaçının.

وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِّنكُمْ “İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun.”

Onlara dönmenizde veya evlilik bağını kesmenizde,

-Şüpheden uzak kalmak,

-Ve çekişmeyi kesmek için içinizden âdil iki kimseyi şahit tutun.

Bu hüküm “Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın.” (Bakara, 282) ayeti gibi mendubiyet bildirir. İmam-ı Şafii, hanımına dönme durumunda vacip olduğuna hükmeder.

وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ “Şahitliği Allah için yapın.”

Ey şahitler! İhtiyaç olduğunda Allah rızası için şahitlik yapın.

Bununla, şahit tutmak ve şahitliği hakkıyla yapmak hususunda bir teşvik yapılmaktadır.

Veya, sûrenin başından beri anlatılan durumları hakkıyla yerine getirmede bir teşvik manası da olabilir.

ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ “İşte Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimseye öğütlenen budur.”Bu öğüdün “Allaha ve ahiret gününe iman eden kimse için” olması, bundan faydalananın böyle kimseler olması ve ayetin onlara hitap etmesinden dolayıdır.

وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا “Kim Allah’tan korkarsa, ona bir çıkış yolu açar.”



3- وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ “Ve ummadığı yerden onu rızıklandırır.”

Önceki ayetlerde sarih ve zımnî olarak bazı nehiyler yer almıştı. Hayız hâlinde iken hanımını boşamak, iddetini bekleyen hanımına zarar vermek, evden çıkarmak, Allahın koyduğu sınırları aşmak, şahitlikte bulunurken bazı şeyleri gizlemek, yapacağı şahitlikten dolayı menfaat teminine çalışmak gibi... Bu cümle ve evvelindeki cümle ile bunlardan sakınmaya bedel Allahın eşlere sıkıntı ve gamlardan bir çıkış yolu göstereceği ve sakınan kimsenin hatırına gelmez bir şekilde rızıklandıracağı vaat edildi.

Veya ayetin şümulü genel de olabilir. Yani, Allah bütün müttaki olanlara dünya ve ahiretin zararlarından kurtulmalarını ve ummadıkları bir şekilde hem dünyanın hem de ahiretin hayırlarına kavuşmalarını vaat etmektedir.

Veya ayetin bu kısmı, mü’minlerden bahsedilirken istidradî bir kelam olarak getirilmiş de olabilir.

Hz. Peygamberden bu ayetle ilgili şöyle rivayet edilir:

“Ben Kur’anda bir ayet biliyorum, şayet insanlar onu alsalar kendilerine yeter.”

Hz. Peygamber bu ayeti okumuş ve ardından da tekrarlamıştır.

Rivayete göre Salim Bin Avf, düşman tarafından esir alınmıştı. Babası, oğlunun hâlini Hz. Peygambere şikâyet yollu anlattı. Hz. Peygamber (asm) ona “Allahtan kork ve “La havle ve la kuvvete illa billâh” sözünü çokça söyle” buyurdu. O da öyle yaptı. Derken evinde bulunduğu bir sırada oğlu kapıyı çaldı, yanında da ganimet olarak yüz deve getirmişti. Başka bir rivayette yanında kıymetli eşya da getirdiği söylenir.

وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ “Kim Allah’a tevekkül etse, O kendisine yeter.”

إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ “Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir.”

Allahın murat ettiği bir şeyin gerçekleşmemesi düşünülemez.

قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”

Ayet, tevekkülün vücubunu beyan eder ve daha önce nazara verilen boşamanın belli bir zaman dilimine yayılması ve bu müddeti sayma emrini de takrir eder. Bu ayetin devamında bildirilen miktarlara da bir hazırlık mahiyetindedir.



4ّّ- وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ “Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz), onların bekleme süresi üç aydır.”

Sebeb-i Nüzûl


Rivayete göre “Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli beklerler...” (Bakara, 228) ayeti nazil olunca “hayız görmeyenlerin iddeti ne kadar?” diye soruldu, ayet bu münasebetle nazil oldu.

وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ “Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıdır.”Bu hüküm, hem boşanmış hanımlara, hem de kocası ölmüş hanımlara geneldir. “İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler.” (Bakara, 234) ayetinde kocası ölmüş hanımların dört ay on gün beklemeleri nazara verilir. Buradaki ayeti geneli üzere değerlendirmek, diğerini geneli üzere değerlendirmekten daha evlâdır.[3>

وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.”

Her kim Allahın hükümlerinde O’ndan korkar ve o hükümlerin hukukunu gözetirse, Allah ona işini kolaylaştırır ve onu hayırda muvaffak kılar.



5- ذَلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنزَلَهُ إِلَيْكُمْ “Bu, Allah’ın size indirdiği emridir.”

İşte bu zikrolunan hükümler Allahın size indirdiği emridir.

وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا “Kim Allah’tan korkarsa, onun kötülüklerini örter ve mükafatını büyütür.”

Çünkü “iyilikler kötülükleri giderir.” (Hûd, 114)

“Ve mükâfatını büyütür.”

Ve onun mükâfatını kat kat yapar.



6- أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنتُم مِّن وُجْدِكُمْ “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun.”

وَلَا تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ “Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.”Mesken hususunda onlara baskı yapıp evden çıkmaya mecbur bırakmayın.

وَإِن كُنَّ أُولَاتِ حَمْلٍ فَأَنفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتَّى يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ “Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin.”

فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ “Sizin için çocuğu emzirirlerse ücretlerini de verin.”

Çocuğu emzirmelerine mukabil, onlara ücretlerini verin.

وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُم بِمَعْرُوفٍ “Ve aranızda güzellikle konuşup danışın.”

Çocuğu emzirme ve buna verilecek ücret konusunda aranızda güzel bir şekilde anlaşın.

وَإِن تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَى “Eğer anlaşamazsanız, çocuğu başka bir kadın emzirecektir.”



7- لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ “Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin.”

مِّن سَعَتِهِ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ “Rızkı kısılmış bulunan da

Allah’ın kendisine verdiğinden versin.”


لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا “Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile mükellef kılar.”

Çünkü O, hiç kimseye tâkatini aşan bir şeyi teklif etmez.

Ayette, darda olan kimsenin kalbini hoşnut etmek vardır. Bundan dolayı, ayetin devamında da geçimi dar olana kolaylık vaat edildi.

سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا “Allah zorluktan sonra bir kolaylık kılacaktır.”

Bu kolaylık, hem yakın geleceği, hem de ilerisini içine alır.



8- وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا “Nice belde var ki Rabbinin ve O’nun elçilerinin emrine başkaldırdı, biz de onları çetin bir hesaba çektik.”

Çetin hesap, kişinin her yaptığından tek tek hesaba çekilmesidir.

وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُّكْرًا “Ve görülmemiş şekilde o beldeye azap ettik.”

Bundan murat ahiret hesabı ve azabıdır. Geçmiş zaman sığasıyla bunun ifade edilmesi, vukuunun muhakkak olduğunu bildirmek içindir.



9- فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا “Böylece yaptıklarının cezasını tattı.”

Böylece o beldede yaşayanlar, küfür ve masiyetlerinin cezasını çektiler.

وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا “Ve işinin sonu tam bir hüsran oldu.”

Bu işin sonunda o belde hiçbir kâr elde etmedi.



10- أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا “Allah, onlara şiddetli bir azap hazırladı.”

Bunun tekrarlanması, vaîd içindir ve devamında emredilen takvayı gerektiren durumu beyan etmektedir.

فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا “O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının!”

Üstteki ayette onların şiddetli hesabından söz edilmişti, bu ayette de şiddetli azaplarına dikkat çekildi. Hesaptan murat onların günahlarının tek tek sayılması ve amel defterini yazan meleklerin kayıtlarında sabit kılınması; azaptan murat ise şu dünyada maruz kaldıkları peşin ceza olabilir.

قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا “Allah, size bir zikir indirdi.”

Ayetteki “zikir”den murat Hz. Cebraildir. Ona “zikir” denilmesi

-Ya çokça zikretmesi,

-Veya bir zikir olan Kur’anı indirmesi,

-Veya semavatta kendisinden bahsedilmesi,

-Veya şeref ve itibarlı olması yönündendir.

“Zikir”den murat, Kur’an tilâvetine devamı veya onu tebliğde bulunması cihetiyle Hz. Muhammed de olabilir. (asm)

Hz. Peygamberin gönderilmesinin, ayette “inzal” (indirmek) şeklinde gelmesi,

-Zikir kelimesinin bu kullanımı gerektirmesindendir.

-Veya Hz. Peygamberin gönderilmesinin, kendisine inzal edilen vahyin sonucu olmasındandır.

“Zikir”den murat, Kur’an da olabilir.



11- رَّسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ لِّيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ “İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan nura çıkarmak için, size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi.”

Ayette “iman eden ve salih amel işleyenleri…” denilmesi, “Kur’anın nüzulünden sonra iman eden ve salih amel işleyenler” manasınadır.Veya “iman etmesi ve salih amel işlemesi bilinen ve takdir olunanlar” anlamınadır.“Karanlıklardan nura”

Gelen peygamber, bunları dalâlet karanlıklarından hidayet nurlarına çıkaracaktır.

وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا “Kim Allah’a iman eder ve salih amel işlerse, Allah onu,altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar.”

قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقًا “Allah, ona gerçekten güzel bir rızık vermiştir.”

Ayette onların rızıklandırıldıkları sevab için bir hayret uyandırma ve büyüklüğüne dikkat çekmek vardır.



12- اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ “Allah, yedi göğü ve yerden de bir mislini yaratandır.”Ayette nazara verilen misliyet, adet noktasındadır.[4>

يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ “Allah’ın emri bunlar arasında inip durmaktadır.”

Allahın emri ve kazası bunların arasında yürürlüktedir ve hükmü bunlarda nâfizdir.

لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ta bilesiniz ki, Allah her şeye kâdirdir.”

وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا “Ve Allah ilmen her şeyi kuşatmıştır.”

Allahın gökleri ve yeri yedi tabaka olarak yaratması ve bunlarda tasarrufu, Allahın her şeye kâdir olduğunu ve ilminin herşeyi kuşattığını bilmeniz içindir. Çünkü yaratmak ve tasarrufta bulunmanın her biri, O’nun kudret ve ilminin kemâline delâlet eder.

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Her kim Talak sûresini okusa, Hz. Peygamberin sünneti üzere vefat eder.”


[1> Bkz. Bakara, 228.

[2> Yani, hanımı iddet süresini evde geçirirken, kocası fikir değiştirebilir, böylece evliliklerini devam ettirirler.

[3> Çünkü kocası ölmüş bir hanım şayet hamile ise, bebeğinin dünyaya gelmesi dört ay on günü aşabilir.

[4> Yani, semavat yedi olduğu gibi, arz da yedidir, yedi tabakadan meydana gelmiştir.


Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
 
Üst Alt