Neler yeni

Welcome to Cidar - Hak Yolunda... Hak üzere...

Forumumuza hoş geldiniz, burada birçok faydalı içerik ve aktif bir topluluk sizi bekliyor, ancak tüm özelliklerden yararlanabilmek ve paylaşımlara katılabilmek için kayıt olmanız gerekmektedir.

Tin Suresi Tefsiri

Admin

Yönetici
Katılım
19 Şub 2025
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
16
1- وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ “Andolsun incire ve zeytine.”

Bu iki meyvenin ayette tahsisen zikri şundandır:

İncir, hazmı kolay latîf bir gıdadır, ayrıca çok faydalı bir ilaçtır. Çünkü o,

-İnsanın tabiatını yumuşak kılar.

-Balgamı çözer.

-Böbrekleri temizler.

-Mesane kumunu izâle eder.

-Ciğer ve dalak tıkanıklığını açar.

-Bedeni besler, kuvvetli kılar.

-Hadiste beyan edildiği gibi, basuru keser ve nıkris hastalığına iyi gelir.

Zeytin ise, hem bir meyve, hem bir katık, hem de bir ilaçtır. Zeytinin çok faydaları olan latîf bir yağı vardır. Böyle olmakla beraber o, yağla hiç alâkası olmayan dağ gibi yerlerde biter.

Denildi ki: Bunlardan murat:

-Arz-ı Mukaddes’ten iki dağ,

-Şam ve Beyt-i Makdis mescitleri,

-Veya iki beldedir.



2-
وَطُورِ سِينِينَ “Andolsun Sinâ dağına.”

Bu, Hz. Musanın Rabbine dua ettiği dağdır. Sinîn ve Sîna, bu dağda bir yerin ismidir.



3- وَهَذَا الْبَلَدِ الْأَمِينِ “Andolsun bu emin beldeye.”

Bundan murat Mekke’dir. Emîn olması, Ona girenin emniyette olmasındandır.



4- لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ “Biz, insanı gerçekten ahsen-i takvimde yarattık.”

Ahsen-i takvim
, insanın en mu’tedil kıvamda yaratılmasını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere:

-Ayakta dik durması,

-Suretinin güzelliği,

-Varlıkların özelliklerini kendinde toplaması

-Diğer mümkinatın bir fihristesi olması… sayılabilir.



5- ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ “Sonra onu, esfel-i safiline çevirdik.”

İnsanın esfel-i sâfiline çevrilmesi, cehenneme ehil olacak işler yapmasıdır.

Denildi ki: Esfel-i safilin, insanın yaşlılık dönemindeki güçsüz kuvvetsiz, bakıma muhtaç hâlidir. Bu mana esas alındığında, devamındaki istisna munkatı olur, evveliyle alâkası olmaz.



6- إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “Ancak, iman edip salih ameller işleyenler müstesna.”

فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ “Onlar için bitmeyen bir mükâfat vardır.”

Ayetteki “gayr-ı memnun” “kendisiyle minnet edilmeyen” manasına da gelebilir. O zaman “onlar için minnetsiz bir mükâfat vardır” manası anlatılmış olur.



7- فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ “Böyle iken, sana hesabı yalanlamaya sevk eden nedir?”

Bu kadar açık delillerden sonra, amellerin karşılığının verileceği günü yalan saydıran nedir?

Ayetteki hitap, iltifat yoluyla insanadır. Yani, seni bu yalana sevkeden nedir?



8- أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ “Allah, hâkimler hâkimi değil midir?”

Bu ifade, önceki ifadelerin tahkîkidir. Yani, böyle en güzel kıvamda yaratan ve en aşağılara indiren Zât, sanatça ve tedbirce hükmedenlerin en hâkimi değil midir? Böyle olan Zât, elbette ve elbette, daha önce de defalarca nazara verildiği gibi, insanları yeniden diriltmeye ve amellerinin karşılığını vermeye kâdirdir.

Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Allah, Tîn sûresini okuyan kimseye, o kimse hayatta olduğu sürece afiyet ve yakîn verir. Öldüğünde ise, bu sûreyi okuyanların sayısınca mükafat verir.”


Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
 
Üst Alt