Admin
Yönetici
- Katılım
- 19 Şub 2025
- Mesajlar
- 180
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 16
1ِ- سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ “Göklerde ne var ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ı tesbih eder.”
وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ “O, Azîz – Hakîm’dir.”Bunun tefsiri daha önce geçmişti.
2- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Yapma yacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?”
Sebeb-i nüzûl
Rivayete göre, Müslümanlar şöyle demişlerdi: “Allahın en sevdiği amelin hangisi olduğunu bilsek de, mallarımızı ve canlarımızı feda etsek.”
Bunun üzerine Allahu Teâlâ bu sûrenin dördüncü ayetini indirdi. Ama bazı Müslümanlar Uhud günü üstteki sözlerinin gereğini yapmayıp gerisin geriye dönünce, bu ayeti indirdi.
3- كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında çok menfur bir iştir.”
Ayette geçen “makt” kelimesi, buğzun en şiddetli şeklini ifade eder. Ayetin üslûbunda onların yapmayacakları şeyleri söylemelerinin, her büyüğün yanında küçük kaldığı Zât’ın nezdinde çok büyük bir vebâl olduğuna delâlet vardır.
4- إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ “Hiç şüphe yok ki, Allah birbirine kurşunla kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak kendi yolunda savaşanları sever.”Böyle binalarda hiçbir gedik ve çatlak olmadığı için son derece sağlam olurlar.
5- وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ “Hani Mûsâ kavmine şöyle demişti:”
يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي “Ey kavmim! Niçin bana eziyet ediyorsunuz?”
Ey kavmim! Niçin karşı gelmekle ve “hayâlarında şişme var” gibi iftiralarla beni üzüyorsunuz?
وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ “Siz de biliyorsunuz ki, ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim.”Hâlbuki getirdiğim mu’cizeler sebebiyle, benim gerçekten Allahın elçisi olduğumu biliyorsunuz.Böyle bir bilgi ise, peygambere ezâ vermekle bağdaşmaz. Çünkü peygamberi peygamber olarak bilmek, O’na saygıyı gerektirir ve eza vermekten de men eder.
فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ “Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırdı.”
Onlar ne zamanki haktan saptılar, Allah da onların kalplerini hakkı kabulden ve doğru olana meyilden kaydırdı.
وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
Allah, fasık olanları hakkın marifetine ulaştıracak bir hidayete sevketmez.
Veya onları cennete kavuşturmaz.
6- وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ “Hani Meryem oğlu İsa şöyle demişti:”
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم “Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim.”
مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ “Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcıyım.”
وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ “Benden sonra gelecek Ahmed isminde bir peygamberin de müjdecisiyim.”
Hz. Musa “ey kavmim” derken Hz. İsa’nın “ey İsrailoğulları” demesi, (babasız yaratıldığı için) onlarda bir nesebi olmayışındandır.
Benim dinim, Allahın kitaplarını ve peygamberlerini tasdiktir.
Bunu göstermek için de peygamberlerin kendisiyle hükmettikleri ilk meşhur kitap olan Tevratı ve son peygamber Hz. Muhammedi (asm) zikretti.
فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ “Fakat onlara apaçık delillerle gelince “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.”
“Bu apaçık bir sihirdir” demeleri, getirmiş olduklarına veya bizzat kendisine yöneliktir.
7- وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَى إِلَى الْإِسْلَامِ “İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?”
Yani, böyle birinden daha zalimi yoktur! Çünkü çağrılmış olduğu şeyin hak olduğu gayet açıktır ve çağrılmış olduğu şey dünya ve ahiretin mutluluğunu kendisine kazandıracaktır. O ise buna icabet etmeye bedel peygamberi yalanlayarak ve ona gelen ayetlere, mu’cizelere “sihir” diyerek Allaha iftira etmektedir.
وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Onları, kendisinde felah olan şeye irşad etmez.
8- يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.”
“Allahın nurundan” murat,
-Onun dinidir.
-Kitabıdır.
-Veya delilidir.
Ağızlarıyla söndürmek istemeleri, onu tenkid etmeleri ve çamur atmaya çalışmalarıdır.
وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ “Allah ise, nurunu tamamlayıcıdır.”
Allah ise onu neşrederek ve yücelterek kemâline ulaştıracaktır.
وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Kâfirler hoşlanmasalar da.”
9- هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ “O ki, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderdi.”
لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ “Onu bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı).”
Allahın, rasûlünü hidayetle göndermesinden murat, Kur’an veya mu’cizelerdir.
وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “Müşrikler hoşlanmasalar da.”Hak dinin diğer bütün dinlere galip gelmesi,
-Onda olan mahz-ı tevhidden,
-Ve şirki ibtal etmesindendir.
10- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ “Ey iman edenler! Elîm bir azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi?”
11- تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ “Allah ve Rasûlüne iman edersiniz.”
وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ “Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz.”Ayetin bu kısmı, ticareti beyan eder. O da iman ve bir de azmin kemâline sevkeden cihaddır.Ayetten murat, bunların yapılmasını emretmektir.[1>
Bunun haber sığasıyla gelmesi, bunların terk edilmemesi gerektiğini bildirmek içindir.
ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ “Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
Yani, bahsi geçen iman ve cihad, eğer ilim ehli kimselerseniz sizin için daha hayırlıdır.
“Eğer bilirseniz” denilmesi şundandır:
Çünkü cahilin fiiline önem verilmez.
12- يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ “(Bunu yaparsanız), günahlarınızı bağışlar.”
Yani, eğer inanır ve cihad ederseniz, Allah günahlarınızı bağışlar.
وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ “Sizi altlarından nehirler akan cennet bahçelerine ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar.”
ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ “İşte bu, büyük kurtuluştur.”
“İşte bu”, yani bahsi geçen mağfiret ve cennete koymak, en büyük kurtuluştur.
13- وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا “Ayrıca, seveceğiniz bir şey daha:”Ayrıca, bu nimetlere ilâve olarak peşin başka bir nimet var.Ayette “seveceğiniz bir şey daha:” denilmesinde, muhatapların peşin lezzeti gelecekteki lezzete tercih etmelerine bir tariz vardır.
نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ “Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih!”
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “Ve mü’minleri müjdele!”
“Ve mü’minleri müjdele” ifadesi, hazfedilmiş bir emre atfedilmiştir. Yani, “Ey peygamber! “Ey iman edenler” de ve müjdele.”
“Ey iman edenler! Siz iman edin ve cihad edin! Ve ey peygamber! Sen de iman ve cihada mukabil onlara dünyada ve ahirette verilecek olanları müjdele!”
14- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ “Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.”
كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ “Nasıl ki Meryem oğlu İsa havarilere şöyle demişti:”
مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ “Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir?”
قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ “Havariler dedi: Biz Allah’ın yardımcılarıyız.”
Havariler, Hz. İsa’nın en yakınında olan dava arkadaşlarıdır. Bunlar, O’na ilk iman eden kimselerdi. On iki kişi idiler.
فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ “İsrailoğullarından bir taife iman etti, bir taife ise inkar etti.”Onlardan bir kısmı Hz. İsaya iman etti, bir kısmı da inkâr etti.
فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ “Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı teyid ettik.”
Biz, iman edenleri İsa’nın semaya yükseltilmesinden sonra delillerle ve savaş ile düşmanlarına karşı kuvvetlendirdik.
فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ “Böylece üstün geldiler.”
Böylece galip oldular.
Hz. Peygamberden şöyle rivayet edilir:
“Her kim Saf sûresini okusa, İsa O’na duacı olur, dünyada olduğu sürece onun için mağfiret talebinde bulunur. Kıyamet gününde ise, refiki olur.”
[1> Yani, “Allah ve Rasûlüne iman edersiniz, Allah yolunda cihad edersiniz…” denilmesi “iman ediniz, cihad ediniz” anlamına gelir.
Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren
وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ “O, Azîz – Hakîm’dir.”Bunun tefsiri daha önce geçmişti.
2- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Yapma yacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?”
Sebeb-i nüzûl
Rivayete göre, Müslümanlar şöyle demişlerdi: “Allahın en sevdiği amelin hangisi olduğunu bilsek de, mallarımızı ve canlarımızı feda etsek.”
Bunun üzerine Allahu Teâlâ bu sûrenin dördüncü ayetini indirdi. Ama bazı Müslümanlar Uhud günü üstteki sözlerinin gereğini yapmayıp gerisin geriye dönünce, bu ayeti indirdi.
3- كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında çok menfur bir iştir.”
Ayette geçen “makt” kelimesi, buğzun en şiddetli şeklini ifade eder. Ayetin üslûbunda onların yapmayacakları şeyleri söylemelerinin, her büyüğün yanında küçük kaldığı Zât’ın nezdinde çok büyük bir vebâl olduğuna delâlet vardır.
4- إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ “Hiç şüphe yok ki, Allah birbirine kurşunla kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak kendi yolunda savaşanları sever.”Böyle binalarda hiçbir gedik ve çatlak olmadığı için son derece sağlam olurlar.
5- وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ “Hani Mûsâ kavmine şöyle demişti:”
يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي “Ey kavmim! Niçin bana eziyet ediyorsunuz?”
Ey kavmim! Niçin karşı gelmekle ve “hayâlarında şişme var” gibi iftiralarla beni üzüyorsunuz?
وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ “Siz de biliyorsunuz ki, ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim.”Hâlbuki getirdiğim mu’cizeler sebebiyle, benim gerçekten Allahın elçisi olduğumu biliyorsunuz.Böyle bir bilgi ise, peygambere ezâ vermekle bağdaşmaz. Çünkü peygamberi peygamber olarak bilmek, O’na saygıyı gerektirir ve eza vermekten de men eder.
فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ “Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırdı.”
Onlar ne zamanki haktan saptılar, Allah da onların kalplerini hakkı kabulden ve doğru olana meyilden kaydırdı.
وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
Allah, fasık olanları hakkın marifetine ulaştıracak bir hidayete sevketmez.
Veya onları cennete kavuşturmaz.
6- وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ “Hani Meryem oğlu İsa şöyle demişti:”
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم “Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim.”
مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ “Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcıyım.”
وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ “Benden sonra gelecek Ahmed isminde bir peygamberin de müjdecisiyim.”
Hz. Musa “ey kavmim” derken Hz. İsa’nın “ey İsrailoğulları” demesi, (babasız yaratıldığı için) onlarda bir nesebi olmayışındandır.
Benim dinim, Allahın kitaplarını ve peygamberlerini tasdiktir.
Bunu göstermek için de peygamberlerin kendisiyle hükmettikleri ilk meşhur kitap olan Tevratı ve son peygamber Hz. Muhammedi (asm) zikretti.
فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ “Fakat onlara apaçık delillerle gelince “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.”
“Bu apaçık bir sihirdir” demeleri, getirmiş olduklarına veya bizzat kendisine yöneliktir.
7- وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَى إِلَى الْإِسْلَامِ “İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?”
Yani, böyle birinden daha zalimi yoktur! Çünkü çağrılmış olduğu şeyin hak olduğu gayet açıktır ve çağrılmış olduğu şey dünya ve ahiretin mutluluğunu kendisine kazandıracaktır. O ise buna icabet etmeye bedel peygamberi yalanlayarak ve ona gelen ayetlere, mu’cizelere “sihir” diyerek Allaha iftira etmektedir.
وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
Onları, kendisinde felah olan şeye irşad etmez.
8- يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.”
“Allahın nurundan” murat,
-Onun dinidir.
-Kitabıdır.
-Veya delilidir.
Ağızlarıyla söndürmek istemeleri, onu tenkid etmeleri ve çamur atmaya çalışmalarıdır.
وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ “Allah ise, nurunu tamamlayıcıdır.”
Allah ise onu neşrederek ve yücelterek kemâline ulaştıracaktır.
وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Kâfirler hoşlanmasalar da.”
9- هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ “O ki, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderdi.”
لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ “Onu bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı).”
Allahın, rasûlünü hidayetle göndermesinden murat, Kur’an veya mu’cizelerdir.
وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “Müşrikler hoşlanmasalar da.”Hak dinin diğer bütün dinlere galip gelmesi,
-Onda olan mahz-ı tevhidden,
-Ve şirki ibtal etmesindendir.
10- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ “Ey iman edenler! Elîm bir azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi?”
11- تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ “Allah ve Rasûlüne iman edersiniz.”
وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ “Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz.”Ayetin bu kısmı, ticareti beyan eder. O da iman ve bir de azmin kemâline sevkeden cihaddır.Ayetten murat, bunların yapılmasını emretmektir.[1>
Bunun haber sığasıyla gelmesi, bunların terk edilmemesi gerektiğini bildirmek içindir.
ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ “Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
Yani, bahsi geçen iman ve cihad, eğer ilim ehli kimselerseniz sizin için daha hayırlıdır.
“Eğer bilirseniz” denilmesi şundandır:
Çünkü cahilin fiiline önem verilmez.
12- يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ “(Bunu yaparsanız), günahlarınızı bağışlar.”
Yani, eğer inanır ve cihad ederseniz, Allah günahlarınızı bağışlar.
وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ “Sizi altlarından nehirler akan cennet bahçelerine ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar.”
ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ “İşte bu, büyük kurtuluştur.”
“İşte bu”, yani bahsi geçen mağfiret ve cennete koymak, en büyük kurtuluştur.
13- وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا “Ayrıca, seveceğiniz bir şey daha:”Ayrıca, bu nimetlere ilâve olarak peşin başka bir nimet var.Ayette “seveceğiniz bir şey daha:” denilmesinde, muhatapların peşin lezzeti gelecekteki lezzete tercih etmelerine bir tariz vardır.
نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ “Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih!”
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “Ve mü’minleri müjdele!”
“Ve mü’minleri müjdele” ifadesi, hazfedilmiş bir emre atfedilmiştir. Yani, “Ey peygamber! “Ey iman edenler” de ve müjdele.”
“Ey iman edenler! Siz iman edin ve cihad edin! Ve ey peygamber! Sen de iman ve cihada mukabil onlara dünyada ve ahirette verilecek olanları müjdele!”
14- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ “Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.”
كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ “Nasıl ki Meryem oğlu İsa havarilere şöyle demişti:”
مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ “Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir?”
قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ “Havariler dedi: Biz Allah’ın yardımcılarıyız.”
Havariler, Hz. İsa’nın en yakınında olan dava arkadaşlarıdır. Bunlar, O’na ilk iman eden kimselerdi. On iki kişi idiler.
فَآَمَنَت طَّائِفَةٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَت طَّائِفَةٌ “İsrailoğullarından bir taife iman etti, bir taife ise inkar etti.”Onlardan bir kısmı Hz. İsaya iman etti, bir kısmı da inkâr etti.
فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آَمَنُوا عَلَى عَدُوِّهِمْ “Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı teyid ettik.”
Biz, iman edenleri İsa’nın semaya yükseltilmesinden sonra delillerle ve savaş ile düşmanlarına karşı kuvvetlendirdik.
فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ “Böylece üstün geldiler.”
Böylece galip oldular.
Hz. Peygamberden şöyle rivayet edilir:
“Her kim Saf sûresini okusa, İsa O’na duacı olur, dünyada olduğu sürece onun için mağfiret talebinde bulunur. Kıyamet gününde ise, refiki olur.”
[1> Yani, “Allah ve Rasûlüne iman edersiniz, Allah yolunda cihad edersiniz…” denilmesi “iman ediniz, cihad ediniz” anlamına gelir.
Yazar:
Prof.Dr. Şadi Eren